29 Ocak 2007 Pazartesi

Doğuda Çocuk Kalmak


Karlı bir bahçemiz vardı o zamanlar. Bir de arıları o komşunun. Balkonumuz ahşap döşemeli, önü açıktı. Malatya'nın ücra bir köşesinde yaşama savaşıydı bizimkisi. Aslında benim savaşım olamaz. Çünkü hiçbir şeyden habersiz yaşıyordum. Çocuktum, güzeldim, saftım, temizdim...

Henüz kötü aşk hikâyelerim, başarısız tensel deneyimlerim, kavgalarım, karnemde zayıflarım olmamıştı hayatta. Hiç yere düşmemiştim ki bacağım kanasın. Sadece gülen gözlerim ve küçük bir bedenim vardı hayata yansıttığım. En güzeli de; zaten ben yansıttığımdan ibarettim. Ne fazlası, ne eksiğiydim. Her salonda giyecek farklı bir maskem yoktu.

Annemdi hayatıma ilk soktuğum kadın. O beni umarsız, sebepsiz, karşılıksız sevmiş bir kadındı. Yıllarca ben de onu sevdim. Sonra galiba biraz büyüdüm ve aldatmayı öğrendim. İlk önce annemden başladım aldatmaya. İlk aşkımla aldattım annemi. Sonra bir başkası, bir başkası derken annemi defalarca aldattım. Annem ise beni hiç aldatmadı.Annem beni hiç aldatmayacak!

Tabanında hava yastığı olan ayakkabılar vardı ben küçükken. Bir de onların emperyalist markaları. Hatırlıyorum da çarşı pazar gezmiştik en ucuzundan almak için babamla.

Ucuz olmalıydı çünkü biz ucuz bir hayatın pahalı insanlarıydık.

Ucuzdu hayatımız, mesela bir bisikletim olmadı hiç. Defalarca bisikletçi dükkânına gidip en güzelini beğendim halde. İnsan her istediğine sahip olamazdı. Hayatın kuralıydı bu ama nerden bilebilirdim. Ben henüz çocuktum. Çocuk olmak da emek ister ucuz yaşamlarda. Arkadaşlarına özenemezsin, güzel kıyafetler giyemezsin, en güzel çanta senin olamaz. GüçlüOlmak daha çocukken bir zırh değil, bir gereksinim olur.

O anaokulunu hiç unutmayacağım. Evimizden 1 veya 2 kilometre uzakta ve tepedeki, yokuşu dik anaokulu. Komşunun çocukları ile giyinir kuşanır kar kış dinlemez yürürdük o yolu. Aslında o yol bizim anaokulunun yolu değildi, aynı mahalleden çocukların yürüdüğü kader yoluydu. Evden başlar ve nerde biteceği belli olmaz bir yoldu o.Şimdi kimi mühendis, kimi doktor o çocukların. Dedim ya o yol evden başlar ama anaokulunda bitmezdi. Fakat biz hep biter sandık. Yürüdük, yürüdük... O yolu her gün yürüdük biz, her gün o sonmuşçasına.

Bir gün bir kutu gördüm pencereden baktığımda. İnsanların elleri üstünde taşıdığı, karlar üstünde yavaş yavaş yürüyen bir kutu.Anneme sordum 'tabut' dedi. İçinde ise arkadaşım varmış. Ebedi yolculuğa erken çıkmıştı Pınar. O yolu şimdi eller üstünde ve gözleri kapalı gidecekti. Annesinin eve gelmesini beklerken kara yenik düşmüş Pınarım; gözleri karla kapanmış. Gördüğüm ilk cenaze; arkadaşımın cenazesiydi.Dedim ya çocuktuk, güzeldik, saftık, temizdik. Ölümler bizi üzemezdi. Biz o yolu yine ertesi gün hiç bir şey olmamış gibiYürüyüp gidecektik...

Doğuda çocuk olmak, batıdaki orta halli bir adamdan daha ızdıraplıdır. Bunu Batı bilemez, Batı ancak tartışır...